Genç yaşta babası sayesinde tanıştığı hobisini mesleğe dönüştüren Ali Yılmaz, hayatının yönünü değiştiren bu dönüşümün öyküsünü paylaştı. "Bütün hayatım boyunca bu tutkuyla büyüdüm" diyen Yılmaz, birçok gencin hayallerini gerçekleştirmesi için ilham veriyor. "Bu bir hastalık bunu biliyorum, ama en güzel şekilde bulaştı bana," diyerek babasından aldığı mirasa ve onun tutkusuna olan bağlılığını dile getiriyor.
Ali Yılmaz, çocukluğundan beri babası İsmail Yılmaz'ın resim yapma tutkusunu izleyerek büyüdü. Babası, her zaman evde resim yaparken Ali de ona yardım ederdi. "O zamanlar kollarım küçüktü ama hayal gücüm büyüktü," diyen genç sanatçı, babasının resim yaparkenki hallerini ve o süreçte öğrendiklerini anlattı. "Babam bana sadece bir teknik öğretmekle kalmadı, aynı zamanda hayal kurmanın ve sanatı sevmenin ne kadar önemli olduğunu da öğretti," dedi.
Ali, yalnızca bir hobi olarak kalan bu tutkunun, zamanla ona bir yaşam boyu yol göstermeye başladığını ifade ediyor. Liseyi bitirdikten sonra ailesinin desteğiyle Güzel Sanatlar Fakültesi'nde eğitim almaya karar veren Yılmaz, burada sanatı daha derinlemesine keşfetti. "Hep düşündüm, sanat benim için sadece bir hobi değil, aynı zamanda tutkudur. Babamdan aldığım mirasla bunu daha ileriye taşımak istedim," diyerek ailesinin beklentilerini de ön planda tutarak eğitim hayatına yön verdi.
Üniversite yıllarının ardından Ali, ekspertizini yaptığı sanat eserlerini sergilemek amacıyla çeşitli galeri ve sanat fuarlarına katılmaya başladı. "Bir gün babamı ve beni onların önünde bir galeride sergi açarken göreceğimi hayal edemezdim," diyor genç sanatçı. Onun için en büyük hayal, babasının da yaptığı eserlerle yan yana sergilenmekti. Bu hayalini gerçekleştirmek için çok çalıştığını belirten Yılmaz, "Daha önceleri sadece kendi hayallerimi değil, babamın hayallerini de yaşatmak için çabaladım" diyor.
İlk sergisini açtığında ailesi ve birçok arkadaşıyla birlikte olan Yılmaz, "O gün tüm duygularımın yoğunlaştığı bir an oldu. Gözlerimde seni görmek, hissetmek istiyorum diye haykırdı," diyor. Ali’nin sergisi, sadece kişisel bir başarı değil, babası için de bir jestti. Çünkü onun sayesinde sanatı sevmeye başlamıştı. Bir sanatçı olarak babası İsmail Yılmaz'ın hayatındaki etkisini ve ona kattığı değerleri anlamak, Ali için her zaman önemli oldu.
Ali Yılmaz’ın hikayesi, sadece bir sanatçının değil, aynı zamanda bir ailenin birbirine ne kadar bağlı olabileceğini kanıtlıyor. "Sanat yalnız değildir, herkesin içinde bir duygu taşır. Babam bana bunu öğretmişti," diyor. İlerleyen dönemlerde sanatını sadece sergiyle sınırlı tutmayıp çeşitli sosyal sorumluluk projelerine de katkıda bulunan Yılmaz, genç sanatçılara ilham vermek için mentorluk yapmaya başladı.
Hobi ve mesleğin bir araya geldiği bu öykü, birçok kişiye ilham vermekle kalmayıp, aynı zamanda aile değerlerinin ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seriyor. "Bazen en büyük ilhamı ailemizden alırız. Ben de hayatımın en büyük ilhamını babamdan aldım," diyerek sözlerine son veren Ali Yılmaz, sanat yolundaki serüvenine devam ettiğini söylüyor. "Babamdan bulaşan bu hastalık, bana her zaman güç vermeye devam ediyor," diyerek mesajını pekiştiriyor.