Kandilli Rasathanesi, son dönemde meydana gelen depremlerle ilgili önemli bir rapor yayınladı. 10 Eylül 2023 tarihinde meydana gelen depremin deniz ve karada farklı şiddetlerle hissedilmesi, bilim insanları ve vatandaşlar arasında derin bir merak uyandırdı. Depremin merkez üssünün deniz olduğu ve su altında kaydedilen şiddetin 8 olarak ölçüldüğü, karadaki etkisinin ise 5 olarak belirlendiği bildirildi. Uzmanlar, bu tür farklılıkların nedenlerini ve olası etkilerini detaylı bir şekilde incelemeye aldı.
Kandilli Rasathanesi'nin verilerine göre, depremin merkezi Marmara Denizi'nin derinliklerindeydi. Bu durum, deniz yüzeyindeki basıncın artmasına ve dalgaların oluşmasına neden oldu. Ayrıca, depremin su altındaki hareketleri, yüzeyde çok daha güçlü hissedildi. Deniz tabanındaki sarsıntılar, suyun yüzeyine dalgalar olarak yansıdı ve deniz kenarındaki yerleşim yerlerinde büyük bir şok etkisi yarattı. Karada hissedilen sarsıntılar ise, yer kabuğunun yapısı, durumu ve yoğunluğu nedeniyle daha az şiddetli olarak kaydedildi. İşte bu farklılık, depremin karada ve denizde nasıl hissedildiğine dair önemli bir ipucu sağlıyor.
Uzmanlar, depremin ardından Türkiye’deki yerleşim planlarının gözden geçirilmesine ve sismik etkinliklerin daha doğru bir şekilde tahmin edilmesine yönelik çağrılarda bulundu. Modern şehirlerde, zemin etüdlerinin doğru yapılması ve binaların sağlam standartlara göre inşası konusundaki önem her geçen gün daha fazla vurgulanıyor. Deprem bilinci oluşturmanın yanı sıra, toplumun bu konudaki eğitimi de büyük önem taşıyor. Özellikle, deprem anında nasıl davranılması gerektiğine dair bilinçlendirme çalışmaları, can ve mal kaybını en aza indirmek adına kritik bir rol oynuyor. Ayrıca, afet sonrası yardımların ve kurtarma çalışmalarının etkin bir şekilde yapılabilmesi için hazırlıkların önceden yapılması gerektiği ifade ediliyor.
Kandilli Rasathanesi'nin bu raporu, depremlerle ilgili gidişatın anlaşılması ve gelecekteki olası sarsıntılara hazırlıklı olunması açısından oldukça önemlidir. Çeşitli doğal afetlere karşı alınacak önlemler, halkın bu tür olaylar karşısında nasıl davranması gerektiği ve yapısal güvenliğin artırılması, Türkiye’nin deprem kuşağındaki konumu göz önünde bulundurulduğunda her zamankinden daha fazla önem kazanmaktadır. Karada ve denizde farklı şiddetlerle hissedilen bu tür depremler, Türkiye'nin depreme hazırlık çalışmalarına yön vermede önemli bir rol oynamaya devam edecek.